Come, come whatever you are, it dosen't matter....

Dinle, bu ney neler hikayet eder, ayrılıklardan nasıl şikayet eder...
Ney gibi hem zehir, hem panzehir; hem demsaz, hem müştak bir şeyi kim görmüştür...

28 Kasım 2012 Çarşamba

Yılmaz Erdogan - Etme - Mevlana Şems'in Gidişi


Şems; "Artık burada durulmaz." der, dostuna;
Acıtmaya başlamıştır gül bahçesini, dikenliklerden atılan taşlar...

Duydum ki
Bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Ey ay felek harap olmuş
Ziyan olmuş senin için
Bizi öyle harap, öyle ziyan ediyorsun, etme.
Ey makamı var ile yokun üstünde olan,
Sen varlık sahasını terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Sen ayında evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir olsa dokunmaz bize
Sen zehri şeker, şekeri zehrediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm
Güzelliğinin hırsızı, ey hırsızlığa da değen,
Hırsızlık ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım
Söz söyleyecek an değil,
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.

23 Kasım 2012 Cuma

bi çöl var


Bi çölün ortasındayım mecnun misali
Ne yana baksam kum tepesi
Alnımdan akan terin sıcaklığına rağmen
İçimde esen fırtınanın serinliği

Bi çölün ortasındayım mecnun misali
Ve her gün yolumu bulmaya çalışsamda
Kaybettiğim benliğim
Yol göstermeye çalışan kayıp şehirler atlası gibi
İnatla yolunu bulmaya çalışan su zerresi gibi

Bi çöl var
İçine hapseden beni
Dönüp dolaşıp aynı yere geldiğim
Zaman geçiyor yollar beni yine hep bildiğim
Hiç ayrılmadığım
Ayrılamadığım çölün ortasına getiriyor
Sanki bir el uzanmış çekiyor
Ruhumun derinliklerinden beni
Bi çöl var
İçine hapseden beni
Mecnunun bile içinden çıkamadığı
Kaybolup gittiği
Ne yana baksam hatırı sayılır buğday sarısı kum taneleri
Bi çöl var
İçine hapseden beni
Çocukluğumdan beri...

22 Kasım 2012 Perşembe

dağların karı yetmez



Gün Doğdu Doğmasaydı Hiç Bir Dert Olmasaydı
Oturup Ağlamazdım Yüreğim Dolmasaydı

Dertliyim Derdim Bitmez Başımdan Duman Gitmez

Bu Yanan Yüreğime Dağların Karı Yetmez

Yar Bakmadı Yüzüme Gönül Bağlarım Diye
Göz Yaşımı Sakladım Sonra Ağlarım Diye

Sevdalığın Acısı Kimi Yakar Bilinmez

Şu Yalancı Dünyadan Gidenler Geri Dönmez

14 Kasım 2012 Çarşamba

bir ankara__lı lafıyla

yırtık sevdaların havası kaçmış bir balon olgunluğunda olduğu günlerdi,
biz heybemize topladığımız aşkların kırıntılarıyla
yitik sevdaların kabuğu çizilmiş kestane kıvamındaki sıcaklığında
birazda yanlızlık havası katardık ankaranın sokaklarına.

ben beni bildim bileli o sokaklar hep kestaneci dolardı kışın ortasında,
akşam ışığının loş havasında sıcak bir tebessüme karışan
kestane kebap laflarıyla,
birde buğusu silinmiş yitik kalplerde yaşayan
bir ankaralı lafıyla.

ne yana gitsek gördüğümüz kaldırım üstü tezgahların arasında gezen
birbirinin elini sımsıkı tutup hiç bırakmayan
o tunalı güzergahında yağan kara inat sevda yürüyüşünde olan
ellerin peşinden giderdik biz;
bir ankaralı lafıyla
sevdanın dibine düşerdik biz.

ankaranın homurtusuz akşam sefası son bulduğunda
gene o bildik, mistik havasıyla,
iş güç telaşına düşmüş yolların arasında kaybolmuş
bata çıka yürümeye çalıştığımız ıslak karların arasında
ve içimizde büyüttüğümüz ankara kokulu sevdalarla;
heykelin dibine kurulmuş bir çilingir sofrası edasıyla
pas tutmuş nefeslerin
gelen gideni aratır mesaisi altında,
sevda içerikli türküler mırıldanırdık;
bir ankaralı lafıyla.

sana olan sevdamın çıkmaz sokak arayışında olduğu günlerdi,
caddeler beyaz ve soğuk
yolüstü kahvehaneleri ısıtmaz olmuştu artık yüreğimin nefesi
beni sevdamın en kestirme anında yakalamışken sen
bir ankaralı lafıyla
hüznün paylaşıldığı yüreğin en orta yerinden
giden bir kadındın sen.

Sana Yazılmış bir şiir

Huzursuz bir sonbahar akşamında,
Bakkal önü sıcaklığında,
Demli bir çay kıvamında,
Muhabbetin en koyu anında,
Aklımın sana takıldığı şu karanlık rıhtımın
Çarebilmez yanlızlığında,
Yazılmış bir şiirdin
Sen.

13 Kasım 2012 Salı

yaşama çevirttirilen pedallar

Bisikletin değil inancın öyküsü diye başlamıştı her şey, evet doğru tahmin ettiniz Dünya Bisiklet Sporu Tarihinin gelmiş geçmiş en iyi bisikletçisiydi bir zamanlar; ancak, artık kimsenin kazandığı ödüllere itibar göstermediği biri oldu. LANCE ARMSTRONG.
Bisiklet yarışların izlemeye başladığım dönemlerde Lance benim kahramanımdı çocuktum çünkü o zamanlar. Tour de France'da, Tour of the Gila'da, Astana'da, Alp'lerde, Tour de Switzerlan daha birçok yerde kazandığı başarılarla ve hepsinden önemlisi kanser teşhisi konulmasına ve kemoterapi tedavisi görmesine rağmen bisikletten, spordan kopmayarak herkese ne kadar hayat dolu olduğunu gösteren, herkese bu duyguyu aşılayan ve kendi gibi milyonlarca kanser hastası insana öncülük eden bir kahraman olarak hatırlıyordu onu herkes.
Yıllar sonra kazandığı onca başarının ise bir yalandan ibaret olduğunu kendisi dile getirdi. Doping kullanarak onlarca yarış ve madalya kazanan Lance; bisiklet hayatının bir yalandan ibaret olduğunu itiraf etmişti.
Peki şimdi ne yapacaktık, yaşayan efsane haline gelmiş dünyanın en önemli sporcusu durumunda olan ve birçok insanın bisiklet yarışlarına olan ilgisini, saygısını gün geçtikçe daha yoğun bir kıvama taşıyan Lance için ne düşünecektik.

Artık bisiklet sporuna nasıl bakacaktık. Ama sonra düşününce; doping kullanan bunu yıllar sonra itiraf eden spor severlerin sevgilisi haline gelmiş o kadar çok isim var ki Lance sadece onlardan biriydi artık benim için. Jan Ulrich, Marion Jones, Erik Zapel, Kostas Kenteris, Yelena Soboleva, Alex Schwazer, Nadzeya Ostapchuk, Diego Maradona ilk etapta aklıma gelen dünyaca ünlü doping kullanan bazı sporcular; onlarda kendi braşlarında birçok başarıya imza attılar, ancak hepsi doping kullandıklarını itiraf etti.
Şimdi daha da fazlası varken ve her gün bunlara bir yenisi daha eklenirken biz spor organizasyonlarına nasıl eskisi gibi bakacağız. Bir sporcu nasıl olacakta bizim kahramanımız olacak, nasıl o sporcunun elde ettiği rekor karşısında şaşkınlıkla haykıracağız. Eskisi gibi keyifle herhangi bir yarışı izleyemeyeceğiz; ama hepsinden daha kötüsü ise yıkılan hayallerimiz olacak.
Şimdi bir spor sever olarak soruyorum; Usain Bolt yada Michael Phelps veya başka bir dünyaca ünlü sporcu rekorları altüst ederken acaba doping kullandılar mı? Bu kadar çok doping itirafı yapılırken onları kafamda acaba sorusu olmadan izlemek mümkün değil. Doğa üstü performansları, insanların aklını başından alırken; yıllarca ilgiyle takip ettikleri sporcuların böylesi bir çirkinliğin içine girerek bizlere inandığımız her şeyin birer yalandan ibaret olduğunu söylemesi oldukça acı verici.

KAZANILAN MADALYALAR, KIRILAN REKORLAR GERÇEKTEN BİR İNANCIN ÖYKÜSÜ MÜ, YOKSA İNANDIRILDIĞIMIZ BİR ÖYKÜ MÜ ?
 

12 Kasım 2012 Pazartesi

bana bir masal anlat baba



Ben SÜPER BABA ile büyüdüm; bu müziği dinleyerek büyüdüm. Ya siz; siz hatırlar mısınız FİKO'yu, İPEK'i, DENİZ'i, ELİF'i, NİHAT'ı, ZEYTİN'i, ZEYNEP'i, YAKUP DEDE'yi, CEVDET'i, SERMET'i, YUSUF KAPTAN'ı, ŞULE'yi ve daha nicelerini..... Ben hatırlıyorum, hem de dün izlemiş gibi...

7 Kasım 2012 Çarşamba

Tam benlik bi kutlama


Bugün doğum günüm kutlayan, kutlamayan, unutan ve bilmiyor olan herkese teşekkür ederim.
Nette gezinirken bu karikatüre rastladım hoşuma gitti, hem günün anlam ve önemine uygun. Bende paylaşmak istedim.
Bak şimdi bi kebap olaydı iydi beya :)